*Neden Elneny?

*instagram: metalikercan

Son yıllarda Türkiye Süper Ligi'ne, "elit" seviyede iki tane "6" numara geldi. Bunlardan biri Fernando Reges'ti, diğeri de Mohamed Elneny..

Bu sebeple, yine son yıllarda, Beşiktaş'ta gidişine en çok üzüldüğüm futbolcuların başında da Mohamed Elneny gelir.

Ayrıca üzülen sadece ben değilim, gittiği günden beri Sergen Yalçın da kendisini dilinden düşürmüyor. İlk olarak geçen sene, kasım ayında, katıldığı bir programda Candaş Tolga'nın "Keşke gitmeseydi dediğiniz futbolcu var mı?" sorusuna "Elneny, çünkü benim için çok önemliydi." diye cevap verdi.

Bu sene de, hafta başı, 30 Ağustos akşamı katıldığı %100 Futbol'da Elneny hakkında şunları söyledi:

            "Sözleşmesi bittikten sonra Elneny'yi isterim. Onun gibi 6 - 8 arası oynayan, Premier Lig seviyesi oyuncuyu hangi hoca istemez ki?"


Peki nedir Elneny'yi bu kadar özel yapan, şimdi buna gelelim.

Sergen Yalçın'ın Beşiktaş'a geldiği ilk günlerde, muhabirler antrenmanlarda Hoca'nın Elneny'yi çok beğendiğine ve üzerine düştüğüne dair haberler yapmaya başladılar. Takımın başında Abdullah Avcı'nın bulunduğu o kaotik dönemde, kalitesini pek kimsenin fark edemediği bu oyuncuda Sergen Yalçın acaba ne görmüştü?

Bunu açıklamak için önce o dönemki kadroyu gelişigüzel bir yazalım. Beşiktaş özellikle pandemi nedeniyle verilen aradan sonraki dönemde, genel olarak 4 - 1 - 4 - 1 dizlişiyle ve şöyle bir kadroyla çıktı sahaya:

  Ersin  

  Gökhan   -   Ruiz   -   Vida   -   Rıdvan  

  Elneny  

  Boateng   -   Atiba   -   Ljajic   -   Diaby  

  Burak   

Abdullah Avcı'dan farklı olarak, Sergen Yalçın yukarıda da görüleceği gibi iki blok arasını olduğu gibi Elneny'ye bıraktı.

Bunu yapabilmesinin en önemli sebebi de ilk olarak Elneny'nin çok tempolu bir oyuncu olması, ancak ülkemizde tempolu oyuncu dendiğinde akla Medel, Veli vs. gibi deyim yerindeyse deli dana gibi koşan ama bu koşusu aslında pek de işe yaramayan oyuncular geldiği için Elneny'ye de "ağır" eleştirileri yapıldı. Halbuki Elneny'nin temposu, oyuncu ile alakalı olan bir tempo değil, oyuncunun "topu" hızlandırmasıdır, yani "topun" temposudur. Bunu yapabilmesinin de en önemli sebebi oyun görüşünün ve pas kalitesinin yüksek oluşudur.

Elneny defanstan topu aldıktan hemen sonra çok çabuk "karar" verip, topu çok hızlı bir şekilde ön tarafa ulaştırıyordu. Bazen kısa pasla, bazen kenarlara uzun pasla, bazen de ileriye uzun pasla.. Ayrıca rakip tarafından pres yiyip, çabuk oynanması engellenince de ayağında topu saklayıp, uygun anı bekleyebiliyordu.

Fotoğrafta Braga orta sahası prese çıkınca kaleciye dönmek yerine, saklayıp, Vida'ya pas atıyor:


Bu fotoğrafta da, ligde Ankaragücü maçında, pres yediği bir pozisyonda topu saklayıp, devamında ileri "topla" koşu atıyor:


Koşuyu bitirdikten sonra da Güven'e pas atıyor:


Topu tempolandırdığı gibi topsuz oyunda ya da top rakibe geçtiğinde, iki blok arasına giren her oyuncuya pres yapıyordu. Onu bazen sol tarafta, bazen sağ tarafta, bazen ortada, rakibin herhangi bir oyuncusuna pres yaparken ya da oyuncunun pas atabileceği kanalları kaparken görebilmeniz mümkün olabiliyordu maç içinde.

Mesela Galatasaray maçında ikili mücadeleyle top kaparken:


İstanbul'daki Braga maçında preste:


Ayrıca Elneny, sadece bunları yapmakla da kalmayıp, tüm takımı da bulunduğu bölgeden yöneten bir oyuncudur. Onu maç içinde top ayağında olsun olmasın, mutlaka bir oyuncuya pas alacağı, koşu yapacağı yeri gösterirken ya da beklemesi, durması, yaklaşması, uzaklaşması için talimat verirken görebilirsiniz. Saha içinde nirengi noktanızı, merkezinizi Elneny olarak belirleyip tüm takımı, sanki iplerle ona bağlıymışlar gibi oynatabilirsiniz ki bu takımın tüm bloklarının birlikte hareket edebilmesi için çok faydalı bir durumdur.

*

Bunlar oyuncu özellikleri ve yetenekleri, bunun yanında Elneny, sosyal olarak da iş ahlakı yüksek bir oyuncudur. Maç içinde kopmaz, şartlar ne olursa olsun bırakmaz, sahada Elneny varsa tetikte olmak zorundasındır. Çünkü basitçe kaptırdığın bir top, yanlış verdiğin bir pas sonucu "fırçalanma" ihtimalin yüksektir. Hem de takım içindeki kıdemine ve rütbene bakılmaksızın.

Gece hayatı yoktur, İstanbul'da görüntülendiği tek yer Göztepe Özgürlük Parkı'dır, orada da zaten kulağında kulaklık yürüyüş yapıyordur.

*

Transfer sezonu başladığı andan itibaren zaman zaman adı Beşiktaş ile anıldı, son günlerde de Galatasaray ile anılıyor. Tekrar Türkiye'ye döner mi bilmiyorum ama dönerse geldiği takıma çok ama çok şey katacaktır, kendisi hakkında hâlâ daha şüphesi olanları da yanıltacaktır.

Umudum yok ama umarım Beşiktaş'a gelir, Galatasaray'a gelirse de üzülmem, çünkü Türkiye'de kendisini izleyecek olmak, bir hayranı olarak beni mutlu eder.

Yorumlar

  1. Yanıtlar
    1. pjanic'i sarri juventus'ta jorginho gibi kullanıyordu, yani elneny'den daha iyi bir pasör ve tam anlamıyla bir oyun kurucu ama yazıda bahsettiğim "tempo" konusunda elneny kadar iyi değil bana göre, iki blok arasındaki bölgeyi tek başına domine etme konusunda da ayrıca.. benim tercih hakkım olsa elneny'den vazgeçmem yine de..

      Sil

Yorum Gönder