instagram: metalikercan
En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Daniel Gabriel Pancu, Türk futboluna gelmiş en önemli önemli forvet oyuncularından biriydi.
Vefa serisine çok uygun olmadığını, kendisine gereken değerin zaten verildiğini söyleyenler olabilir. Haklılardır da.. Dışarı çıkıp, yoldan geçen herhangi bir Beşiktaşlı'yı çevirip, Pancu ismini sorsak %99'u güzel şeyler söyleyecektir.
Ama aynı kişilere "Pancu" ismini hiç anmadan, direkt olarak "100. Yıl" şampiyonluğunu sorsak akıllarına "Pancu" birçok isimden çok daha sonra gelecektir.
İşte bu yazının da asıl amacı kendisinin zaten bilinen değerini daha görünür yapmak.
Tarih: 26 Kasım 2003.
Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi gruplarında 5. maçına çıkıyor. 6 puanı var. Gruptan çıkmak için Sparta Prag ile çekişiyor. Bu sebeple son maç öncesi, iki sezondur başına bela olan Lazio'dan mutlaka puan almalı..
O günün bayram olduğunu hatırlıyorum, çünkü maçı evde izlemiyoruz, kalabalık var, 21.45'te de maç.. Ama maç kimse tarafından önemsenmiyor. Önemsenmediği gibi bir de hafife alınıyor. Beşiktaş için takınılan bu tavır beni sinirlendiriyor..
Karşılaşma başlıyor, bir gol atsak da bu kaypaklığı yok etsem diye düşünüyorum, sakince mutlaka gelecek olan o golü bekleyerek seyrediyorum maçı..
İlk yarının sonuna doğru penaltı çalınıyor. Topun başına her zamanki gibi 9 numaralı formasıyla o geliyor. Buz gibi bir surat.. İfade yok.. Duygu yok.. Geriliyor ve hiç zorlanmandan topu ağlarla buluşturuyor..
Akşamı sesimle yırtıyorum, artık gruptan çıkamasak da olur..
O gün penaltıyı gole çeviren Pancu, Bobo kendisini geçene kadar Avrupa'da Beşiktaş adına en çok gol atan yabancı oyuncu rekorunu elinde tutuyor.
Pancu'yu Beşiktaş'a Lucescu kazandırdı. Rumen yani eski bir demir perde ülkesi vatandaşı olması sebebiyle, yukarıda da bahsettiğim gibi, soğuk görünümlüydü. Nouma gibi Quaresma gibi taraftarı kaşıyacak şeytan tüyüne ya da "sıcak" bir karizmaya sahip değildi.
Ama yine bu sebeple olsa gerek "kalitesi" Lazio, Valencia vs. gibi Avrupa maçlarında ortaya çıkıyordu.
100. yıldaki Uefa Kupası serüveninde, bir sezon sonraki Şampiyonlar Ligi gruplarında ve devamındaki Valencia maçlarında, önemli anlar düşünüldüğünde hepsinin içinde mutlaka bir Pancu imzasına rastlıyorsunuz.
Kadıköy'deki maç herkes için çok güzel, harika bir anı oldu ama daha fazlasıydı.
*
Takımların şampiyon oldukları sezonlarda, bazı durak maçlar ya da sembole dönüşen maçlar olur. Yıllar sonra bile o şampiyonluk düşünüldüğünde akla o maçlar gelir.
Beşiktaş'ın de 100. yılındaki şampiyonluğunu düşündüğümüzde bir çırpıda, İnönü Stadı'ndaki tartışmalı Kocaelispor maçını, hem içerdeki hem deplasmandaki Galatasaray maçlarını ve Kaan Dobra'nın iki gol attığı Gençlerbirliği maçını sayabiliriz.
Hafızası daha iyi olanların aklına ise mutlaka deplasmandaki Trabzonspor maçı ve Pancu'nun harika golü gelecektir!
Beşiktaş, bu maçta beraberliği 90+4'te, Pancu'nun, önündeki minik tümseğe çarpıp hafifçe seken topa tüm gücüyle vurması sonucu attığı golle yakalamıştı. Ve Beşiktaş o gün bir puandan ziyade çok büyük bir özgüven ve ivme kazanmıştı!
Kendisi Beşiktaş'tan 2005 yılında ayrıldı. Çok geçmeden 2006 yazında Türkiye'ye geri dönüp 2 sezon Bursaspor'da oynadı.
Aktif futbol yaşamını da 40 yaşına kadar sürdürdü. Ama sahip olduğu iş ahlakı, profesyonellik ve futbol sevgisi düşünüldüğünde çok şaşırtıcı bir durum değil bu.
Sahada şartlar ne olursa olsun güvenebileceğini tek bir oyuncunun bile varlığı taraftar için atılan birçok golden, yapılan birçok asistten çok daha önemlidir. Pancu da bizim her zaman güvendiğimiz bir oyuncuydu.
İşte bu yüzden asla unutulmayacaksın.
9 numaralı formasıyla Daniel Gabriel Pancu!
Pancu'nun Trabzonspor macinda son dakikada beraberligi getiren golü,100.yil sampiyonlugunun kilit golü idi bana gore de.cok degerli ve klas bir topçuydu.
YanıtlaSilaynen öyle..
Sil