*Artık Deniz Bitti.

Manchester United'ın ve Solskjaer'in durumu, Tuchel öncesi "Chelsea - Lampard" ilişkisine benzemeye başladı.

Sezon başından beri oyunda, ne şablon olarak ne de zihniyet olarak bir oturmuşluk yok. Bunun sonucu olarak da alınan dengesiz sonuçlar var. Yani takım bir hafta içerde Liverpool'dan beş gol yerken bir hafta sonra Tottenham'ı deplasmanda üç gol atarak yenebiliyor. Ya da ilk yarısı kötü geçmiş bir maçı, ikinci yarıda, bireysel yeteneklerin sorumluluk almasıyla çevirebiliyor. (Bkz. Villareal ve Atalanta maçları)


Bu istikrarsızlık sonucu oluşan duygusal iniş çıkışlar, büyük takım taraftarları için en ızdırap verici şeylerin başında gelir. Manchester United, önündeki Watford ve Villareal maçlarını çok iyi oyunla kazanabilir, sonra Chelsea deplasmanında hezimete uğrayıp,bir hafta sonra da içerde Arsenal karşısında net bir skorla galip gelebilir.  Veya bunların tam tersi başka senaryolar..

Büyük takım bu tarz dalgalanmalarla uğraşmak zorunda değildir. Bu sebeple ocak ayında Chelsea'nin yaptığı gibi teknik direktörüne teşekkür edip, takımı bir üst seviyeye çıkarıp kimlik kazandırabilecek bir hocayla anlaşmak zorunda. Aksi halde bu sezonu da kaybedecekler..

*

Bugünkü maça gelirsek Manchester United karşılaşmaya şöyle bir 11 ile başladı.

  De Gea  

  Bissaka - Bailey - Lindelöf - Maguire - Shaw  

  Fernandes - Tominay - Fred  

  Greenwood - Ronaldo  

De Gea'nın önündeki beşli set ceza yayının biraz önünde yani oldukça geride konumlanıyordu. Fernandes top City'de iken Tominay ve Fred ile beşlinin önüne bir başka üçlü set oluştururken Ronaldo ve Greenwood ise serbest bir şekilde, daha doğrusu ne yapacaklarını bilmiyorlarmış gibi orta saha çevresinde geziniyor ve gelecek olası uzun toplara koşu atmak için bekliyorlardı:

City ise maça şöyle bir ön bölge ile çıktı:

  Foden - B. Silva - Jesus  

  İlkay - Rodri - Bruyne  

City genel olarak bu sezon rakibe baskıyı öndeki üçlüsü ve o üçlüye geriden katılan Bernardo ile yaptı. Bu maçta ise farklı olarak öndeki üçlüye İlkay ve Bruyne'yi eklediler ve "beşli" bir şekilde yerleşik Manchester United defansının üstüne gittiler.

Manchester United'ın ileriye çıkmak gibi bir düşüncesi olmadığı için de bu hem çok kolay oldu hem de iki gol ve bolca pozisyon buldular. Skorun açılmasını ve Manchester United'ın maç içinde kalmasını da De Gea sağladı.

Maçın kalmalarına rağmen ikinci yarının ilk bölümü hiçbir aksiyon, atak girişi ya da agresiflik göstermeyince de City olan baskını azaltıp karşılama oyununa döndü. Oyuncu bile değiştirmeden rahat bir galibiyet aldı.

*

Bu maç bir kez daha göstermiştir ki Solskjaer'in bu takımdaki misyonu tamamlanmıştır. Manchester United yönetimi takımın başına, hem takımın hem de bireysel olarak oyuncuların potansiyelini en üst düzeye çıkarabilecek bir teknik direktör getirmeli.

Tottenham Conte ile anlaşarak gittikçe hızlanmakta olan trene son vagondan da olsa dahil oldu. Manchester United yönetimi treni kaçırmak istemiyorsa bir şeyler yapmalı.

Treni yakalayabilecek tek isim de şu an için Zinedine Zidane gibi gözüküyor..

Göreceğiz.

Yorumlar