*Futbol Kitapları Serisi 3 / Sunay Akın - Kalede 1 Başına.


Çim sahanın yanındaki toprak sahada yapılırdı antrenmanlar. Çim sahayı sadece "A takım" kullanırdı çünkü. Onların antrenmanları da akşam olurdu genelde. Alt yaş kategorilerinde oynayan çocuklar denk gelemezdi pek.

Minikler liginin başlamasına az bir zaman kalmıştı. Çocukların hepsi mahallelerindeki sağlık ocaklarından sağlık raporlarını almış, kulübün verdiği belgeleri eksiksiz doldurup, bürodaki masanın üstüne bırakmıştı.

O da bırakmıştı. Raporu, istasyonun oradaki verem dispanserinden almıştı. Raporu aldıktan sonra da ilçeye gidip, spor mağazalarından birine girmiş ve "kaleci kazağı" istiyorum demişti. Önceki antrenmanlara eşofman üstüyle çıkmıştı, kulübün malzemecisi ki aynı zamanda da eski bir güreşçisi olan Mustafa Abi, "Kendine bir kazak al, burada da var ama buradakini maçta giyersin" demişti.

Mağazadaki tezgahtar, siyah bir kazak vermişti. O da soyunma kabinine girip üstüne geçirmişti. Kabinden çıkıp aynaya baktığında, yüzünde oluşan tebessümü de önleyememişti. Eldivensiz elleri yenlerin içinde minicik gözüküyordu. Kollarını kaldırdığında üzerine biraz bol gelmiş olan kazağın kolları kanat gibi genişliyordu. "Tamam alıyorum." deyip kabine geri girdi. Kazağı üstünden çıkarınca arkasında kalın rakamlarla "12" yazdığını gördü. Tezgahtara söylemeliydi. Henüz kulübeye hazır değildi.

Kabinden çıkıp "Bunun "1" numarası yok mu?" dedi. Tezgahtar gönülsüz bir şekilde "Var." dedi. Sanırım farkında olmadan birine bu "12" numaralı formayı satmak istiyordu ama bu o olmayacaktı.

İstediği formayı alıp, dükkandan çıktı.

*

Minikler ligi başlamıştı. Ancak takım çok da iyi sonuçlar alamıyordu. Oynadıkları ilk dört maçın hepsini kaybetmişlerdi. Hocalar, kulüp çalışanları "Olsun, yeni başladınız daha, önemli olan mücadele etmek vs." diyordu ama bu kırılmaya başlayan gururlarını onarmaya yeterli olmuyordu. En büyük üzüntüyü ve suçluluğu da bir kaleci olarak o duyuyordu. Formasını aldığı gün her şeyin çok güzel başlayacağını, galibiyetler alıp, üst sıralar için puan hesapları yapacaklarını düşünüyordu. Ancak hiçbir şey düşündüğü gibi gitmemişti, son sıraya, sıfır puanla, demir atmışlardı.

*

Haydarpaşa'da oynanacak beşinci maç için yola çıkmışlardı. Hava kapalıydı, kulüpten ayrıldıklarında, yağmur da çiselemeye başlamıştı ama stada yaklaştıkça yağmur şiddetini arttırmış, otobüsün camlarından hiçbir şey görünmez olmuştu. 

Stada varınca hocalar ve Mustafa Abi "Siz çıkmıyorsunuz!" diye, çocukları tembihleyip, şemsiyelerini açarak yağmurun içine dalmış ve hakem odasına girmişlerdi. Genç hakem "Saha çamura bulandı, bu havada oynanmaz.." diyerek maçı çarşamba gününe ertelemişti.

Pazartesi günü, antrenmanda Mustafa Abi tüm çocuklara "Çarşamba günü hepiniz resmi izinlisiniz, devamsız sayılmayacaksınız, tamam mı?" diyerek üstünde kulübün ve federasyonun logosunun bulunduğu izin kağıtlarını dağıtmıştı. 

Çarşamba günü, herkes ilk ders için sınıflara girerken çocuklar "izin kağıtlarını" müdür yardımlarına verip, okullarından çıkmışlardı. İçlerinde taze bir gururun filizlendiğini hissediyorlardı.

O gün, ilk galibiyetlerini aldılar. Zor da olsa, tek golle de olsa, ilk üç puanlarını aldılar. Bunun şerefine hocalar ve Mustafa Abi, kulüpte hamburger partisi düzenledi. Herkes çok mutluydu.

En çok da o, ilk defa bir maçı gol yemeden tamamlamıştı. Soyunma odasında kulübün gri ve mavi tonlarının birbirine geçtiği kazağını çıkartırken yanına Mustafa Abi gelmiş, başını okşayıp "Aferin.." demişti.

Sonra da "Bu çıkarttığın kazak kimin biliyor musun?" diye sormuştu. Beklemediği bu soru karşısında ne cevap vereceğini bilememişti ki zaten Mustafa Abi'nin cevap beklediği de yoktu.

"Fevzi'nin.. Tanıyor musun sen Fevzi'yi?"

"Hangisi.. Beşiktaşlı Fevzi mi?"

"Evet, senin yaşındayken oynadı burada, şimdi çıkarttığın kazağı da o giyiyordu .."

Mustafa Abi, gülümseyip soyunma odasından çıkmıştı.

*

Sonradan çok araştırdı ama Fevzi'nin Tekelspor'da oynadığına dair bir kanıta ulaşamadı ama Mustafa Abi'nin de böyle bir şey uyduracak hali yoktu.

*

Fevzi Tuncay'ın kazağını giyen o "çocuk kaleci" de bu bloğun sahibi Ercan Eren'di..

*

İmkanım olsa Sunay Akın'ın "Kalede 1 Başına" isimli kitabında bu hikâyemle yer almak isterdim!

Yorumlar