*Kaybedilen Kimlik ve Reddedilmesi Gereken Domestik Anlayış!

 1. Açılış 

Beşiktaş bu gece aldığı Sporting Lizbon mağlubiyeti ile Avrupa defterini ekim ayında kapattı. Önünde sadece prestij için çıkacağı iki grup maçı kaldı. Umarım ki alacağı puan veya puanlarla olası bir "0" çekme hezimetinden kurtulur.

 2. Giriş 

Şimdi biraz geriye gidelim.

Yıl 2014.. Slaven Bilic'in ikinci senesi..

Bilic'i birçok konuda eleştirebilirim. Özellikle ikinci senesinin sonunda şampiyonluğu elleriyle Galatasaray'a verişi, tek bir derbi maçını kazanamayışı vs. gibi.

Ancak Beşiktaş 2010'lu yılların ortasında bir Avrupa kimliği kazanma yoluna girdiyse bunun temellerini atan adam Bilic'tir.

Konuya geri dönersek, Beşiktaş 2014 - 2015 sezonunun başında Feyenoord'u içeride ve dışarıda yendi, play-off turunda da Arsenal'e çok iyi iki oyun ile elendi. Özellikle Emirates'teki maçın son bölümündeki baskısı ve Demba Ba'nın son dakikada kaçırdığı kafa vuruşu ile de turun eşiğinden döndü.

Avrupa Ligi gruplarında da Asteras, Partizan ve Tottenham'ın olduğu gruptan lider ve nağmalup çıktı. Tottenham'ı içeride iyi bir oyunla yendi, White Hart Line'deki maçta da geriden gelerek "1" puan aldı.

Son 32 turunda Liverpool'u penaltılarla eledi, Son 16'da Club Brugge'a da ikinci maçta turu alacak skoru yakalamış olmasına reğmen "Tolga Zengin" facia yüzünden elendi.

Beşiktaş 2002 - 2003 sezonunda da Uefa Kupası'nda çeyrek final oynadı ya da Avrupa Ligi'nde son 16'ya kaldığı başka sezonlar da oldu. Ancak bu sezon farklı olarak takımın sahaya koyduğu karakter ve hava çok Avrupa'ya uygundu. Partizan maçlarında rakibi düşürdüğü an fişi çekiyor, Liverpool maçlarında sabır göstermesi gerekiyorsa, kompakt bir şekilde 210 dakika sabrediyordu vs.

Kısacası Beşiktaş'ın tur geçmekten ziyade farklı bir çaba içinde olduğu anlaşılıyordu.

Bir sonraki sezon takım Şenol Güneş yönetiminde Lokomotif Moskova, İskenderbey ve Sporting'in bulunduğu gruptan, son maçta Sporting deplasmanında turu geçecek skoru yakalamış olmasına rağmen yine bir "Tolga Zengin" faciası yüzünden mağlup ayrılarak gruptan çıkamıyordu.

Bu sezon çok gözle görünür bir başarı olmamasına rağmen takımın tek yenilgisini son maçta almış olması, yenemese bile Sporting ve Lokomotif gibi Avrupa'nun kaliteli "B" seviye takımlarına karşı yenilmemesi günümüzden bakınca gayet kabul edilebilir gözüküyor.

 3. Kimlik 

Beşiktaş'ın başta söylediğimiz Avrupa kimliğini kazandığı dönem Şenol Güneş yönetimindeki ikinci ve üçüncü sezonu oluyor.

İlk sezon Napoli, Benfica ve Dinamo Kiev'in olduğu gruptan, son maçtaki hakem faciası yüzünden çıkamayıp, Avrupa Ligi'ne kalıyor. Ancak grupta oynadığı 3 - 3'lük Benfica maçı ve Napoli'yi San Paolo'da yendiği maç, hem kendi tarihine hem de ülkenin Avrupa kupaları tarihinde yerini alıyor.

Avrupa Ligi'nde de Ber-Sheva ve Olympiacos'u eledikten sonra, çeyrek finalde, Lyon'a penaltılar sonucu eleniyor.

Bir sonraki sezon ise Şampiyonlar Ligi'nde Porto, Monaco ve Leipzig'in olduğu gruptan, "14" puanla, kırılması Avrupa Ligi gruplarında bile zor olan birçok rekorla, namağlup bir şekilde çıkıyor.

Son 16 turunda da Bayern Münih ile eşleşiyor ve Beşiktaş yıllar içinde oluşturduğu Avrupa kimliğini kendi elleriyle yok etmeye başlıyor.

Eşleşme öncesi bir yandan gereksiz bir şekilde Bayern hakkında "sıradan" bir takımmış gibi yorumlar yapılırken bir yandan da "yeni Avrupa fatihi" gibi başka bir tartışmayla ülke içindeki sempatisini de kaybediyor.

Takımlarımızın Avrupa'da başarılı geçirdiği sezonlar genelde öncesi ve sonrası olmayan tek atımlık sezonlardır. Bu durumun tek istisnası Galatasaray'ın 1996 - 2002 arasındaki, iki kupayla sonuçlanan dönemidir. Ki daha da genişletilebilir bu aralık..

Geriye dönüp baktığımızda bu dönemin benzeri bir yolu kendisine çizen tek takım 2014 - 2018 arasındaki sezonlarıyla Beşiktaş.. Aslında bu "yeni Avrupa fatihi" söylemi çok da mantıksız değildi. Ancak o dönem bu durumun fotoğrafını ne mevcut yönetim ne de taraftar çekemedi ve takım hem birikimini kaybetti hem de elindeki fırsatı yok etti. Hem de geri dönüşü olmayan bir şekilde..

 4. Düşüş 

Düşüş, Şenol Güneş'in üçüncü sezonunun başında kendini gösterdi. Takım Lask Linz'i Negredo'nun şapkadan çıkardığı tavşan sayesinde eleyip Avrupa Ligi gruplarına kaldı ancak Genk, Malmö ve Sarpsborg'un olduğu gruptan çıkamadı. Çıkamadığı gibi oynadığı altı maçın hiçbirinde sahaya ne iyi oyun ne de karakter koydu. Yıllar içinde oluşturulan Avrupalı havanın da, takım zerresine bile sahip değildi.

2019 - 2020 sezonunun başında da takım Abdullah Avcı yönetimine geçti ve sezona Avrupa Ligi gruplarından başladı.

Wolverhampton, Braga ve Bratislava'nın olduğu gruptan da sadece "1" galibiyet alabildi. Onu da beşinci maçın son dakikalarında Bratislava'ya karşı..

Ancak taraftar bu sezonu Abdullah Avcı'nın Avrupa karnesinin zaten her zaman kötü olmasının bir sonucu olarak görüp çok kafa yormadı.

2020 - 2021 sezonunun başında ise takımın başında Sergen Yalçın vardı. Takım pandemi sebebiyle tek maç üzerinden oynanan eşleşmelerde önce Paok'a, sonra da içeride Rio Ave'ye elenerek Avrupa'ya daha yaz bitmeden veda etti

Bu maçlardan sonra Sergen Yalçın "Bu takım Avrupa'da oynayacak ama şimdi değil, daha zamanı gelmedi" tarzında açıklamalar yaptı.

 5. Kayıp 

Bu sezonun başına gelelim. Sergen Yalçın'a Beşiktaş'a geldiği günden beri "modern futbola uzak", "Avrupa'yı bilmiyor" gibi eleştiriler yapılıyordu. Bu eleştirilere karşı çıkanlar arasında ben de vardım ve hocanın da bu eleştirilere Şampiyonlar Ligi sahnesinde çok güzel cevap vereceğini düşünüyordum. Ancak hiçbir şey umduğumuz gibi olmadı.

İlk grup maçı olan Dortmund karşılaşmasından önce Sergen Yalçın gerek ülke içinde verdiği röportajlarda gerek yabancı basına verdiği demeçlerde, taraftara "skordan ziyade, oyun vaadettiğini" söylemişti, hem de ısrarla.. Ben hocanın bu söylediklerini de çok değerli görmüş hatta aklıma Mustafa Reşit Akçay'ın Villareal'li gruptan lider çıktıktan sonra son 32'de "kültürü olan bir kulüple eşleşmek istiyoruz" demecine benzetmiştim.

Ancak Sergen Hoca'nın söyledikleri, ortaya bir vizyon koymak ya da bir oyun hedefi koymak değil, "gizli bir bahane" imiş!

Beşiktaş, bu sezon oynadığı dört Şampiyonlar Ligi maçında da sahaya ne oyun koyabildi, ne karakter koyabildi, ne bir duruş ne de bir isyan koyabildi!

Bu durumun tek sebebi de zihniyet farkı!

Avrupa ile kulüplerimiz arasındaki makas açıldı, bunu tabii ki kabul ediyorum.

Ama makasın açılması mücadele etmeye engel değil, eksiklerini görmeye engel değil, hayal kurmaya hiç engel değil.

Dün Malmö'nün Chelsea karşısında gösterdiği direnci, Sporting Lizbon'a gösterememek "açılan makas" ile açıklanamaz.

2014'te Emirates'te Arsenal'i boğan takımın oyuncuları ve hocası hayal kurabiliyordu.

Sergen Yalçın'ın ne yazık ki "hayal kurmaya" bile mecali kalmamış,

*

Şunu anlamamız gerekiyor ki domestik başarıları şiddetle reddetmeye başlamazsak, ülkeler sıralamasında yerimiz birkaç seneye 20. sıranın da altına düşer.

*

Şampiyonlar Ligi'ne gidemeyecek olan şampiyonlarımızla gelecekte bize mutluluklar! 

Yorumlar