2005 yazı Galatasaray'ın transfer anlamında en gösterişsiz geçen dönemiydi sanırım. Takım bir önceki sezon kupa finalinde Fenerbahçe'yi "5 - 1" gibi tarihi bir skorla yenmiş olmasına rağmen 100. yılını "şampiyon" olarak tamamlayamamıştı. Üstelik bir de sezon ortası gelip çok iyi performans gösteren ve ilerleyen yıllarda süper stara dönüşecek Frank Ribery de elden kaçırılmıştı.
O sırada Fenerbahçe ise zaten bir önceki sezon Alex ve Anelka gibi ses getiren transferlerle güçlendirdiği şampiyon kadrosunun üstüne, bir de, Juventus'tan Appiah'ı eklemiş, Beşiktaş ise Lyon'a sattığı Carew'in yerine iki sezon öncesinin Bundesliga gol kralı Ailton'u ve Manchester United'tan Kleberson'u kadrosuna katmıştı. Özellikle bugünden bakınca Beşiktaş'ın bu iki transferi, performans vermedikleri için, çok da iyi gözükmüyor, ancak o günün şartlarında potansiyelleri ve vaat ettikleri şeyler çok fazlaydı.
Galatasaray ise transferin son günü Mönchengladbach'tan Marek Heinz'ı, Konyaspor'dan potansiyeli yüksek ama ilk büyük takım tecrübesini yaşayacak olan Altan'ı ve Partizan'dan, adını Türkiye'de neredeyse kimsenin duymadığı Saša Ilić'i kadrosuna katmıştı.
22 numaralı formayı giyen bu oyuncunun sezon sonu, son maçta gelecek şampiyonlukta çok önemli bir rol oynayacağını ve taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanacağını o sıralar kimse bilmiyordu.
Huzurlarınızda Saša Ilić!
Her ne kadar oyuncu transferi anlamında, rakiplerine göre "sönük" bir dönem geçirse de Galatasaray'ın o yaz yaptığı en önemli transferlerden biri teknik direktör Eric Gerets'ti. Kendisi bana göre Türkiye'ye gelmiş en önemli teknik adamlardan biridir. Tek başına yazı konusu olabilecek bir isimdir ayrıca. Ve Gerets'in kadrosuna baktığımızda elinde çok iyi bir forvet grubu olduğunu görüyoruz: Necati Ateş, Hakan Şükür, Ümit Karan, Hasan Kabze.. Ayrıca Hasan Şaş da kariyerinin en formda dönemlerinden birindeydi.
Gerets, o sezon takımı "4 - 3 - 1 - 2" gibi bir dizilimle oynatıyordu. Ilić'i de öndeki çift forvetin arkasındaki oyuncu olarak görevlendiriyordu.
Ancak Ilić klasik bir 10 numara gibi değildi, çabukluğu ve temposu sayesinde daha çok üçüncü bir forvet gibi oynayıp kenarlara açılan Necati ve Ümit'in boşalttığı alanlara giriyordu. Yani Ilić'i top dağıtan, tempo ayarlayan, oyun sıkıştığında geriye gelip stoperlerden aldığı topla oyun kuran bir oyuncu olarak hiç görmüyorduk. Zaten böyle bir şeye gerek de yoktu. Gerets'in o dönemki Galatasaray'ı pas oyunundan ziyade orta sahada Hasan Şaş, Ayhan, Saidou, Sabri, Volkan gibi oyuncuların varlığı sebebiyle daha tempoya ve dinamizme dönük bir oyun oynuyordu.
Ayrıca Ilić'in oyununu anlamak için Galatasaray'daki imza maçı olan, Ali Sami Yen'de 3 - 2 kazanılan Beşiktaş derbisine de bakabiliriz.
Maçta takımın ikinci ve üçüncü golünü Ilić atmıştır. İlk golü Ümit Karan'ın defansın arkasına aşırttığı topa yaptığı koşu sayesinde, üçüncü golü de Necati ve Ümit Karan'ın paslaşmaları sonucu defansın arkasına sarkması sayesinde atmıştı.
*
Bu maçın haricinde Ilić oynadığı iki sezon boyunca toplam 25 gol, 11 asist yaptı. 2006 yılında kazanılan şampiyonlukta çok önemli rol oynadı.
Buna rağmen 2007 yazında Lincoln'ün de takıma kazandırılmasıyla, kendisini isteyen Salzburg'a gönderildi. Galatasaray 2007 - 2008 sezonunda şampiyon olduğu için yokluğu çok etkilemiş gibi gözükmedi ancak bu derece iş ahlakı yüksek, gole yakın, herkesin saygı duyduğu, takım oyunucusu diyebileceğimiz bir profile sahip oyuncudan Galatasaray daha çok yararlanabilirdi.
Yine de Saša Ilić tüm takım taraftarlarının saygı duyduğu, iyi bir oyuncuydu.
Bu sebeple her zaman yeri farklı olacak..
Yorumlar
Yorum Gönder