*Ali Koç Dönemi Klasiği: Teknik Adam Krizi.

Benim yaşım gereği şahit olduğum, Aziz Yıldırım dönemi Fenerbahçe'sinin en önemli özelliği, sezona başlayan teknik direktörün, şartlar ne olursa olsun, sezonu takımın başında tamamlamasıydı.

Bu doğru bir yaklaşım mı? Tartışılır ama Mustafa Denizli sonrası, gelen Werner Lorant ve yine Werner Lorant sonrası gelen Oğuz Çetin dönemleri, Fenerbahçe'nin o dönemlerde içine düştüğü kaotik futbol ortamı, Aziz Yıldırım'ı çok etkilemiş olacak ki, başkanlığının son gününe kadar bir daha sezon içinde teknik adam değişimine gitmedi. Çok eleştiriye uğrayan Aykut Kocaman ve başarılı olamayan Luis Aragones gibi teknik direktörler de dahil.. 

Ali Koç ise, dördüncü yılının içinde bulunduğu başkanlık döneminde, teknik adam konusunda Aziz Yıldırım'ın tamamiyle tersi yönde bir tutum sergiliyor.

İlk sezona Phillip Cocu ile başladı. Cocu, çok iyi niyetli, oyuna odaklı bir isim olmasına rağmen istenilen sonuçları alamadı, bunun üzerine kendisiyle yollar ayrıldı ancak bu karar çok düşünülmeden alınmış olacak ki yeni bir teknik adam yerine Cocu'nun yardımcısı olan Erwin Koeman ile devam edildi, sonra da Ersun Yanal ile anlaşıldı.


Ersun Yanal, takımı düşme potasından kurtarıp, ligi 6. bitirmesini sağladı. Bir sonraki sezon ilk yarıyı iyi geçirmesine rağmen ocak ayından sonra düşen takım bir de yirmi yıl sonra, Kadıköy'de, Galatasaray'a yenilince, o da görevi bıraktı. Hem de önünde bir Türkiye Kupası hedefi olmasına rağmen ki takım yarı finalde idi.

Ersun Yanal'ın istifasından sonra pandemi arası başladı. Aslında bu dönem hem Fenerbahçe için hem de başkan Ali Koç için çok verimli geçebilirdi. Kalibreli bir hoca ile anlaşılıp, Türkiye Kupası hedefine ulaşılabilir, yeni sezon için de iyi bir yol haritası çizilebilirdi. Ancak bu olmadı. Olmadığı gibi Ali Koç ve yönetimi teknik adam konusunda dengeyi de bu dönemden sonra kaybetti. Kaybettiği için de bundan sonra gelecek hiçbir isme de rahat çalışma ortamı sağlayamadı!


Pandemi sonrasında takımın başına geçici olarak Tahir Karapınar getirildi, sonrasında yarı finalde tur Trabzonspor'a verildi. Yeni sezon için de Yeni Malatya'da iyi bir çıkış yakalayan ve camianın eski futbolcularından biri olan Erol Bulut ile anlaşıldı. Kötü bir tercih değildi ancak Erol Bulut'un üstüne sportif direktör olarak Emre Belözoğlu, etrafına da yardımcı teknik adamlar olarak Selçuk Şahin, Mehmet Aurelio, Mehmet Yozgatlı, Volkan Demirel vs. gibi bir sürü isim getirildi. Tüm bu kalabalığa, çok sesliliğe, rahat hareket edememe durumuna rağmen Erol Bulut bir oyun oturtup, seri galibiyetler aldı, oturttuğu bu oyun da devre arasında takıma katılan Mesut Özil'i oynatma ihtiyacı sebebiyle bozulmak zorunda kaldı. Takım hem oyun hem de skor olarak, sezonun ikici yarısında düşüşe geçince Erol ulut ile de yollar ayrıldı ve sportif direktör olan Emre Belözoğlu ile yola devam kararı alındı.

Emre Belözoğlu, kalabalık orta saha ve pasa dayalı oyunuyla, ligin son düzlüğünde iyi sonuçlar alıp tekrar potaya girdi ancak Sivasspor mağlubiyeti sonucu şampiyonluk kaçınca yeni sezona kendisiyle devam edilmedi.


Neredeyse kırk gün süren ve "Bielsa kalibresi" söylemi etrafında yapılan teknik adam çalışmaları sonuç vermeyince, Vitor Pereira ile anlaşıldı.

Vitor Pereira, geçmişteki tecrübeleri ile oyundan ziyade takımda kendisine "sosyal" anlamda sıkıntı çıkarabilecek herkesi gönderdi. Ligimiz için, ne yazık ki, radikal sayılabilecek, üçlü savunma anlayışıyla oynayacağını ilan etmesine rağmen kendisine uygun oyuncular transfer edilmediği gibi, tam anlamıyla destek de verilmedi. Buna rağmen deplasmandaki Trabzonspor maçına kadar standart bir oyunla sonuç alındı, deplasmandaki Trabzonspor maçı kaybedilince, Ali Koç, camiayı ayağa kaldırarak, havaalanında, yıllar sonra bile hatırlanacak o meşhur "megafon" konuşmasını yaptı. Camia hem gerildi, hem oyununu kaybetti hem de ritmini.. Medya da, zaten beklemekte olduğu fırsatı çok iyi kullanarak Vitor Pereira'ya deyim yerindeyse "üçlü savunma dayağı" atmaya başladı. Bu dayağa başkan Ali Koç da dolaylı yoldan destek verince, süresinin azaldığını anlayan Vitor Pereira, takıma aidiyetini kaybetti ve son maçında alenen herkesle dalga geçerek Türkiye'ye veda etti.


*

Ali Koç'un yönetimde olduğu bu dört sezon boyunca Fenerbahçe'nin "teknik adam" bazında durumunun bir özetini çıkarmaya çalıştım.

Özellikle Ersun Yanal sonrasındaki dönemde alınan kararlar, kötünün de çok ötesinde.. Haklı olarak çok eleştirilen Yıldırım Demirören bile, zamanında Del Bosque konusunda, henüz başkanken öz eleştiri yapmış ve "en büyük pişmanlığım" demişti. O dönemden sonra bir daha, sezon ortasında değişiklik yapsa da, teknik adam konusunda bu derece dengesiz ve radikal kararlar almamıştı. Yukarıda yazdığım gibi Aziz Yıldırım da "Denizli - Lorant - Çetin" kaosundan sonra aynısını yapmıştı.

Ali Koç'un bu saatten sonra da takımın başına elle tutulur bir ismi getirebileceğini düşünmüyorum. Tarihin sportif anlamda en kötü başkanı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.



Yorumlar