Önder Karaveli, kendisinden çok fazla şey beklenmemesinin de verdiği avantajla yeni şeyler denemek konusunda son derece cüretkar davranıyor.
Hafta içi oynanan Süper Kupa maçının bir bölümünde denediği üçlü defans kurgusunu bu hafta, eksiklerin de çok fazla olmasını fırsat bilerek, başlangıç planı olarak uyguladı.
Beşiktaş sahaya şöyle bir ilk 11 ile çıktı:
Ersin
Welinton - Vida - Montero
Rosier - Necip - Josef - Umut
Güven - Emirhan
Batshuayi
Beşiktaş çok fazla eksiği olmasına ve format değiştirmiş olmasına rağmen maçın ilk 30 dakikalık bölümünde sezonun en iyi futbollarından birini oynadı.
Bunun sebeplerini de şöyle sıralayabiliriz:
1. Sezonun genelinde "Ghezzal - Larin" ikilisiyle sahaya çıkan Batshuayi, ileride, özellikle rakip defansa pres yapma ve bağlantı oyunu konularında çok fazla yalnız kalıyordu. Bu maçta arkasında hızlı, çabuk ve özellikle gezici özellikleriyle ön plana çıkan "Güven - Emirhan" ikilisiyle hem rahatladı hem de yalnızlıktan kurtuldu.
2. Önlerinde bir açık oyuncusunun bulunmayışının ve gerideki üç stoperin verdiği rahatlıkla "Rosier - Umut" ikilisi çok daha özgüvenli bir şekilde ileri çıktı.
3. Beşiktaş'ın daha üstün oynadığı ilk 30 dakikada "Necip - Josef" ikilisi orta sahanın göbeğinde iki pivot olarak güçlü kaldılar.
Bunların yanında bahsi geçen bölümde şunları da gördük ki:
1. Josef yine Önder Karaveli göreve geldiğinden beri yaptığı gibi daha rakip cezasının çevresinde konumlandı.
2. Üçlü defansın kenarlarında oynayan Montero ve Welinton, kademelerinde Vida'nın olduğunu bilmenin verdiği güvenle, hamlelerini daha rahat yaptılar. Ayrıca Rosier ve Umut da zaten bek orijinli oyuncular oldukları için defansı dörtleme ve beşleme görevlerini eksiksiz yaptılar.
3. Batshuayi de, yukarıda da belirttiğim "Güven - Emirhan" ikilisinin ön alana kattığı hareket ve pres gücü sayesinde top almak ve bağlantı oyununa katılmak için derine daha rahat geldi.
*
Buraya kadar yazdıklarım Beşiktaş oyununa dair bu maçta gördüğüm "olumlu" şeyler.. İkinci yarının da ilk bölümü için bu yazdıklarımı referans alabiliriz.
Ancak bu diziliş ile bu tempoyu maç boyu sürdüremezsiniz ki Beşiktaş da sürdüremedi.
Peki sürdüremediği zaman ne yapması gerekiyordu?
Tempoyu düşürüp oyunu sakinleştirmeliydi.. Oyunu kendi eline almalıydı. Ama bu akşam Beşiktaş'ta oyun içinde bu dönüşümü sağlayacak oyuncu ne saha içinde ne de kulübede yoktu.
Avrupa'dan örnek vermek gerekirse, aynı dizilişle oynyan Chelsea'de oyun içinde tempoyu ayarlama ve oyunu ele alma işini "Jorginho" üstleniyor.
Chelsea'yi çok ütopik bir örnek olarak görenler olabilir, o zaman da Sporting'i örnek verebiliriz.
Aynı dizilişle oynayan Sporting'de de bu görevi "Matheus Nunes" üstleniyor.
Formunun zirvesinde (!) olduğunu hayal ettiğimiz takdirde Oğuzhan ya da Pjanic bu görevi harika yapabilirdi bu gece.
Peki Beşiktaş eldeki imkanlarla ne yapabilirdi?
1. Oyunu koparabilirdi! Oyunu koparamamasının en büyük iki sebebinden biri, Batshuayi'nin bulduğu fırsatları bir türlü değerlendirememesi, ikincisi Ersin'in çok kötü iki gol yiyerek, Rize'yi maçın içinde tutması..
2. Rıdvan'ı Umut'un yerine, sakantlanmasını beklemeden, daha erken sokabilirdi. Rıdvan topla olan ilişkisi ve pas yeteneği ile öne çıkan ve Beşiktaşlılara Adriano'yu da hatırlatan bir bek, daha radikal bir kararla, Necip yerine Josef'in yanına, yani orta sahaya da sokulabilirdi.
Bunların haricinde de Beşiktaş'ın eksikleri nedeniyle yapacak fazla da bir şeyi ne yazık ki yoktu.
Beşiktaş, galibiyeti yine kaçırsa da Önder Karaveli yönetiminde oyuna dair iyi sinyaller vermeyi sürdürüyor.
Beşiktaş'ın bu akşamki oyunu, Rize maçına özel miydi, eksik olan oyuncuları geri geldiğinde yine üçlü oynar mı? Oynarsa hangi oyuncularla oynar? Bunlar bu akşam bana kalan en önemli sorular.
Bunun yanında çözmesi gereken en ciddi sorun da gol yollarındaki bitiricilik.. Türkiye Kupası'nı kazanmak ve ligi ilk 4 içinde bitirmek istiyorsa Önder Karaveli'nin bu sorunu bir an önce çözmesi gerekiyor..
Yorumlar
Yorum Gönder