Dün Rodri'nin son dakikada Arsenal kalesine attığı gol ile zaten Chelsea ve Liverpool'un şampiyonluk ümitleri çok aza inmişti. Bu akşamki maç, iki takım için de, Manchester City ile "bire bir" yarışa girebilme ihtimalini biraz olsun sıcak tutabilmek için önemliydi.
*
Maç öncesi iki takım için de, karşılaşmanın neticesini etkileyebilecek derecede iki sorun baş gösterdi. İlki Jurgen Klopp'un Covid-19 testinin pozitif çıkması sonucu saha kenarında olamayacak olması, ikincisi de hafta içinden beri süren "Tuchel - Lukaku" krizinin bugün "kadro dışı" ile sonuçlanması..
Ancak yardımcıları, Klopp'un yokluğunu Stamford Bridge'de çok da fazla hissettirmedi..
Ama Lukaku krizinin saha içine yansımasının nasıl olacağı merak konusuydu. Sadece oyun açısından bakarsak, Lukaku her ne kadar üst düzey bir golcü olsa da Tuchel'in oynattığı oyuna sezon başından beri hiç adapte olamadı, geçen seneyi düşünelim, Tuchel ileri uçta Giroud, Abraham ve Havertz üçlüsünden birini kullanıyordu.
Bu üçlüde Giroud üst düzey bağlantı oyunuyla, Abraham özellikle geçiş oyunlarında hızıyla, Havertz de daha çok orta saha özellikleriyle öne çıkıyordu.
Lukaku ise oynadığı tüm maçlarda hantallığı ve pas bağlantılarını iyi yapamaması sebebiyle ne geçiş oyununda ne de sette takım oyununa fayda sağlayamadı. Bunun yanında saha içinde takım oyunu için "çaba" gösterdiğine dair iyi niyetli bir tavır da ortaya koymadı. Koymadığı gibi olayların başlangıcı olan röportajında Tuchel'i hedef alarak "profesyonel olacağım" gibi küstah bir açıklama yaptı.
Ülkemizde düzenli Chelsea maçı izlemeyenler, sorunun Tuchel'de olduğunu düşünse de, İngiltere'deki tüm Chelsea kamuoyu, kadro dışı kararında Thomas Tuchel'in arkasında durdu. Bu kıstas dahi kimin haklı olduğunu anlamaya yetecektir.
*
Maça gelirsek ilk olarak şunu söylemeliyim ki Mane'nin karşılaşmanın ilk saniyelerinde Azpilicueta'ya yaptığı hareket kesinlikle kırmızı karttı. Azpilicueta maçın sonundaki röportajında "Saniye umrumda değil!" diyerek, hakem Anthony Taylor'ın kararını biraz da bu sebeple sarı karttan yana kullandığını çok güzel ima etti. Bunun yanında maçın içinde hakemlik çok da başka mevzu yoktu.
*
Maça Chelsea daha hakim bir şekilde başlamıştı. Tempoyu da gidişatı da ev sahibi olmanın avantajıyla ele alacakken, hafta içi Welbeck'in attığı golü engelleyemeyen Chalobah, bu sefer de neredeyse yerden gelen topu kafayla uzaklaştırmaya çalışınca topu Mane'ye kaptırıp ilk golün yenilmesine sebebiyet verdi. Zaten dar olan rotasyon sebebiyle şans bulan Chalobah'ın son iki maçtaki form düşüklüğünü Tuchel kesinlikle bir yere not edecektir. Çünkü bu durumun çaylaklıkla açıklanacak bir hali kalmadı.
*
Golden sonra, Liverpool, Chelsea orta sahasına ve gerideki üçlü bloğa çok yoğun bir baskı uyguladı, bunun sonucunda da Chelsea'nin takım boyu çok uzadı:
Bu baskının yanında bir de "Rüdiger - Marcos Alonso" hattının arasına atılan uzun toplarla Salah pozisyona sokulmaya çalışıldı ve başarılı da olundu. Liverpool'un ikinci golü defansın arkasına sarkan Salah'tan geldi:
Salah'ın attığı bu gol, Klopp'un Liverpool'a yıllar içinde oynattığı oyunu düşündüğümüzde bir klasik..
Henderson, çizgiye gelerek Chelsea defansını genişletiyor, Rüdiger ve derine gelen Kovacic, bağlantıyı kapattığını düşünürken, Trent uzun bir top ile boşluğu görüyor ve Salah oraya sızıyor..
Marcos Alonso, gelen pası fark edip koşuyu yapsa da önceki yazılarda da belirttiğim "hantallığı" sebebiyle durduracak hamleyi yapamayıp, Salah'ın mini fake'inin de kurbanı olunca gol kaçınılmaz oluyor.
Salah 36. dakikada bir kez daha aynı şekilde, Rüdiger'in arkasına sarkıyor:
Ancak olası bir gole kademeye tam zamanında giren Chalobah engel oluyor:
Chalobah'ın bu müdahalesi için maçın kırıla anı yorumunu rahatlıkla yapabiliriz. Burada Salah golü atıp skoru 0 - 3'e getirse, hem maçı bitirecek hem de Chelsea'yi büyük bir krizin içine itecekti. Başta bahse geçen Lukaku krizi başta olmak üzere, birçok sorun patlak verecekti.
Bu pozisyon gol olsa Chelsea sadece ligi kaybetmekle kalmayabilirdi..
*
İlk yarının sonuna doğru, her şeye rağmen Liverpool maçı kazanmaya çok yakın gözüküyordu. Hatta yayıncı kuruluş maç içinde Chelsea'nin kazanma oranını %13, beraberliği 15, Liverpool'un kazanma oranını da %72 olarak gösteriyordu. (Oranlar aklımda kaldığı kadarıyla böyleydi, oynama payı var..)
Ancak bu tarz maçlarda şapkadan çıkarılacak bir tavşan tüm rüzgârı tersine çevirebilir. Öyle de oldu. Liverpool ceza sahasının biraz dışında Havertz'e yapılan gereksiz faul sonucu, Chelsea serbest vuruş kazandı. M. Alonso'nun kullandığı serbest vuruş sonucunda Kovacic'in yayın üstünden yaptığı harika vuruş ile gelen gol, daha tarihler 2 Ocak'ı gösteriyor olmasına rağmen, takvim yılının en güzel golü olmaya aday tarzdaydı.
Golden sonra iki takım da oyun disiplininden biraz koptu ve maç hızlı ve kaotik bir hal aldı. Chelsea kazandığı özgüven ile deyim yerindeyse can havliyle Liverpool kalesine yüklendi ve uzatma dakikalarında Pulisic'in golü geldi.
Karşılaşma öyle bir duruma geldi ki Kovacic'in golüne kadar maçı ve skoru elinde bulunduran Liverpool, şans biraz Mount'un yanında olsa, devreye 3 - 2'lik bir skor ile girebilirdi ama olmadı.
*
İkinci yarı iki takım da daha dengeli bir oyun koydu sahaya. İlk yarının son on dakikasındaki gibi bir tempoyla karşılaşmadık.
Ama net poziyonları bulan takım Liverpool oldu. Salah ve Mane'nin iki şutunda Mendy yaptığı çok başarılı iki kurtarışla takımı yine oyunda tuttu. Yine diyorum çünkü hafta içi oynanan Brighton maçında da kalesini çok iyi koruyarak maçı Chelsea'de tutan isim olmuştu. Afrika Kupası'na gideceği düşünülürse Kepa'nın eksikliğini hissettirmemek için ekstra çaba sarf etmesi gerekiyor.
*
Thomas Tuchel, 70. dakikada Chalobah'ı oyundan alıp Jorginho'yu soktu ve takım Brighton maçındaki dizilime döndü. Azpilicueta kanat bekinden defans üçlüsünün sağına geçti, Pulisic sağ kanat bekine geçti. İleride de Mount ve Havertz ikili bir blok olarak kaldı.
Kante de yine Brighton maçındaki gibi karşılamada sağ iç, preste ve hücumda ileri üçlünün sağ açığı gibi oynadı:
(Sağ İç Kante)
(İleri Üçlünün Sağ Açığı Kante)
Özellikle oyuncu rotasyonunun Covid 19 ve sakatlıklar sebebiyle çok daralması yüzünden Tuchel, Kante'yi iki maçtır böyle kullanmak zorunda kalıyor. Bunda özellikle Kante'nin asistleriyle öne çıkıp, takım oyunu tıkandığında sorumluluk alması önemli etken, yani Kante'nin bu özelliklerini bu sıkıntılı dönemde ön alanda kullanmak istiyor, diyebiliriz.
*
Her şeyiyle şunu söyleyebiliriz ki yılın daha ikinci gününde iki takımın ismine ve büyüklüğüne yakışır, harika bir maç izledik.
Chelsea adına konuşursam, galibiyet gelmemiş olmasına rağmen yapılan geri dönüş psikolojik olarak takımı yükseltecektir. Bunun üzerine bir de ayın 15'inde oynanacak Manchester City maçından galibiyetle çıkılırsa, takım zor da olsa şampiyonluk için tekrar ümitlenebilir.
Tabii oynanacak iki Tottenham maçından nasıl etkilenilecek bu da çok önemli, yine de Tuchel bana göre, bu zor dönemde iyi bir sınav veriyor.
Gelecekte neler olacak, göreceğiz!
Yorumlar
Yorum Gönder