Manchester City'nin Sporting deplasmanında oynayacağı maçtan önce, Ruben Amorim'e ve oynattığı futbola az biraz aşina olan herkes, kendisinden Pep'e karşı, skor olmasa da bir "oyun" sürprizi bekliyordu, böyle bir şey gerçekleşirtiği takdirde, bu durum Amorim'in, hem Pep'e hem de içine yeni girdiği modern futbola ilk ciddi meydan okuması olacaktı.
Ancak ben dahil herkesin kaçırdırdığı bir durum vardı, Pep kendi üzerinden böyle bir hikâye yazılmasına izin verir mi?
Tabii ki hayır!
Vermedi de..
City gayet sakin bir şekilde, kendini neredeyse hiç strese sokmadan 17. dakikada skoru 0 -2'ye getirdi. Sporting'in oyun adına City'ye biraz olsun karşılık verebildiği tek bölüm belki maçın 20 ve 25. dakikaları arasıydı. Bu bölümde özellikle sağ kanat beki Pedro Porro'nun getirdiği toplarla ceza sahasına da girdiler ancak City psikolojik olarak öyle bir ağırlık koydu ki sahaya, Sporting yakaladığı birkaç cılız pozisyonda da ne final paslarını düzgün yapabildi, ne de kaleye tehdit oluşturabilecek bir şut gönderebildi.
25. dakikadan sonra da zaten deyim nefesleri kesildiği için tekrar geri çekilmek zorunda kaldılar. 32. dakikada da Foden son darbeyi indirerek skoru 0 - 3'e getirdi.
Şimdi asıl konumuza gelelim. City, Sporting karşısında maçı erkenden bitirince sosyal medyada "makas çok açıldı" tartışması başladı. Bunu söyleyenler genellikle City'nin sadece dört stoperine 200 milyon pound'dan fazla para ödediğini, Sporting gibi takımların zaten karşı koyma ihtimalinin olmadığı vs. gibi alışık olduğumuz söylemler tekrarlandı. Hepsinin haklılık payı var.
Ama ıskalanan bir konu da var ki o da Pep'in kişisel performansı..
Şimdi düşünelim, Sporting karşısında alınan galibiyeti "açılan makas" ile açıklıyoruz, yarın bir maç olsa ve City, Chelsea'ye 5 gol atsa şaşırır mıyız? Bence hayır.. Ki zaten sezon başında Arsenal'e atmadılar mı? Attılar.. Bu durumu hangi "ekonomik" makas ile açıklayacağız peki..
Ya da grup maçlarını düşünelim. Bizim salı gecesi Amorim'den beklediğimiz "meydan okuma"yı, grubun üçüncü maçında, Belçika'da Club Brugge teknik direktörü Clement tarafından bizzat görmedik mi? Halbuki o maç da City'nin 5 gollü üstünlüğü ile bitti.. O maçtan sonra hatta o maç oynanırken sosyal medyada neler konuluşduğunu çok iyi hatırlıyorum..
*
Söyleyeceğim şu ki, City'nin Sporting karşısında aldığı galibiyet, "açılan makas"tan ziyade Pep'in, Amorim'i ve oynattığı oyunu son derece ciddiye alması sonucu gelmiştir.
Zaten 10 yıldan fazladır, Şampiyonlar Ligi kazanamayan bir teknik direktör Pep.. Ve son yıllarda bunun üzerine yüklediği kişisel ve toplumsal baskıdan da bahseden bir teknik direktör..
Bu sebeple yeni nesil, yükselişte olan, bir "hipster" bir teknik direktöre tek bir saniye bile "taviz vermemesi"gerektiğini de bu sebeple çok iyi biliyor.
City'nin ve özellikle Pep'in Şampiyonlar Ligi'nde gerçekten ne yapmak istediğini bir sonraki eşleşmede çok daha çarpıcı bir şekilde göreceğimizi düşünüyorum.
Yani çeyrek finalde daha yükse profilli bir takım City'den "4+" gol yerse şaşırmayın ve çünkü konu biraz "açılan makas"tan ziyade, Pep'in Şampiyonlar Ligi hasretiyle "gözünün dönmesi" gibi görünüyor.
Bekliyorum..
Yorumlar
Yorum Gönder