*Futbol Belgeselleri Serisi 3 - Pascal Nouma.

Belgeseli izlemeye başlamadan önce beklentim oldukça düşüktü.

Bunun sebebi çok açık aslında, Pascal Nouma'nın Beşiktaş'tan ayrılışının üzerinden yirmi yıla yakın bir zaman geçti. Bu yirmi yıl içerisinde biz Nouma'yı futbolcu kimliğinden ziyade büründüğü magazin figürü kimliği ile izledik.

Bu ikinci kimliği, onun ne kadar iyi ve enteresan bir santrafor olduğunu, oynadığı kulüpleri, kariyerini bize unutturdu. Geçmişi ciddiyetini kaybetti.

Belgesel üç bölümden oluşuyor.

İlk bölümde Nouma'nın ikincii Beşiktaş dönemş anlatılıyor. Özellikle yaşadığı hastalık, taraftarın hastalık haberini alınca kendisini Türkiye'ye çağırışı, alınması için Beşiktaş yönetimine yaptığı baskı, Nouma'nın bu sevgi karşısında güçlenişi ve ortaya koyduğu inadın öyküsü çok etkileyici..

Biz Nouma'nın bir hastalık yaşadığını biliyorduk geçmişte ancak bu kadar detaylı bilgi sahibi değildik bu konu hakkında.. Hatta futbolu bıraktıktan sonra kendisinini yaptığı "Ölürsem beni İnönü'ye gömün!" söylemini, olağan aşırılıklarından biri sanıyorduk. Halbuki bunun bir arka planı varmış.

Lucescu'ya da bir parantez açmak gerekiyor. Nouma hastalığı atlattıktan sonra Beşiktaş ile ilk antrenmanına çıktıktan sonra sahada ancak "4" dakika kalabiliyor. Lucescu o ilk antrenmandan sonra söyledikleri "Bugün dört dakika, yarın beş, öbür altı, diğer gün yedi..", onun unuttuğumuz o bilgeliğini bir kez daha gösteriyor.

İkinci bölümde kariyerinin en başına dönülüyor. Paris banliyölerine.. Nouma'nın ağzından ilk dönemine kadar olan kariyerini dinliyoruz. Bu bölümdeki en etkileyici bölümlerden biri "Psg - Bastia" finalinden sonra Fransa Kupası'nı kaldırmaması.. Bunun sebebi olarak da finalde kendisine tanınan sürede istediği performansı gösterememesini gösteriyor ve kendine söz veriyor, o kupayı hak edeceğim diye ve Fransa Kupası bir sezon sonra Strasbourg ile tekrar kazanıyor. İşte unutulan Nouma ruhu bu idi!

İkinci bölümün en eğlenceli kısmı Scala ile olan diyaloğu.. O döneme dair eski futbolculardan, Ziya Doğan'dan vs. çok fazla şey dinledik. Bu belgeselde de tekrar görüyoruz ki Scala dönemi Beşiktaş'ı, hem çok renkli olması hem de Scala ismi sebebiyle, ayrı bir belgeseli hak ediyor.

Üçüncü bölümde de başta bahsettiğim, magazin figürüne dönüşme serüveni anlatılıyor.

*

Bu belgesel bana, o unuttuğumuz Pascal Nouma'yı, gerçek Pascal Nouma'yı ne kadar özlediğimi hatırlattı!

21 Pascal Nouma!

Yorumlar