Le Mans 24 Saat - 2023!

Şu anda sürekli ödev yazdığım için elim sıcak. Bu sebeple ilk kez takip ettiğim bir organizasyon hakkında da bir şeyler yazayım, dedim.

Uzun zamandır takip ettiğim herhangi bir organizasyondan bu kadar keyif almamıştım.

Senede bir kere oluyor diye mi güzel geldi yoksa gerçekten mi çok iyiydi karar veremiyorum.

Le Mans 24 Saat'i ilk kez Drive to Survive'da Hülkenberg'in konuk olduğu bölümde duymuştum. Hülkenberg herkesin bildiği gibi Formula 1'de podyuma çıkmadan en çok yarış yapan pilottur, bu bölümde de bu "eksik"ten bahsediliyordu ama devamında da ekleniyordu, "..ama 2015'te Le Mans 24 Saat" kazandı.

O zaman nasıl bir şeymiş bakalım bu yarış, diye biraz araştırmıştım. Sonra, 24 saat boyunca yarış mı olur, bir de senede bir kere, bunu kazansan ne olur kaybetsen ne, demiştim.

Düşüncemin ne kadar saçma olduğunun farkına vardım.

Geçtiğimiz bir sene boyunca motor sporlarına olan ilgim hayli arttı. Hatta yeni başlayan bir ilginin de verdiği hevesi de düşünürsek, dönemsel olarak futbolu geçti. Bunda akademik olarak da yoğun bir sene geçirmemin etkisi var. Böyle yoğun dönemlerde futbol gibi stres ve taktiksel odaklanma gerektiren bir spora olan hevesiniz de ne yazık ki biraz kırılıyor.

Mesele benim için bir Sarri takımı izlemek, motive bir zihin ve gerçekten boş zaman gerektirir. İki işin arasına sıkıştırmak bana göre değil. Hiç anlamadan sadece cümleleri seslendirerek Oğuz Atay okumak ne katar insana, hiç. Onun gibi.

Motor sporları ise futbolun aksine görsellik ve hız sebebiyle yorgun olduğum zamanlarda zihnimi boşaltmama çok fayda sağlıyor. Kendimi bırakıp hiçbir şey düşünmeden Verstappen'in herhangi bir pole turunu izlemek bütün yorgunluğumu alıyor, iyi geliyor.

Le Mans'a geri dönersek detaylara girmeyeceğim, aynı pist üzerinde üç farklı kategori birbiriyle yarışıyor.

İlk kategori olan HyperCar'da, Ferrari'yi hem Giovenazzi'yi tanıdığım hem de aracı güzel geldiği için destekledim. Araçta özellikle camın üzerinde yazan Ferrari logosu çok iyiydi. İki araçtan birinde logo sarı diğerinde beyazdı.

İkinci kategori olan Lmp2'de, Kubica'nın olduğu takımı destekledim.

Bir de tek başına Hendrick Motorsports'un Nascar aracı yarıştı. Pilotlardan biri de Jenson Button'dı. Asıl desteklediğim, hiçbir rakibi olmasa da bu araçtı. :)

Peki neden bu kadar keyif aldım.

Öncelikle başta saçma gelen 24 saat yarış fikri, yarış başladıktan sonra inanılmaz çekici gelmeye başladı, yarın bu saate kadar sürecek yani, gece var daha, uyanıp uyanacağım hâlâ sürecek mi yarış vs. diye düşünmekten kendimi alamadım.

Pistin uzunluğu ve virajları bana göre çok keyif vericiydi, farklı kategoriler birbiriyle yarışmadığı için birbirlerine yol verdikleri anlardaki görsellik de hoşuma gitti.

Gece süren yarış atmosferi, pist uzunluğu sebebiye her yerin aydınlanmamasından dolayı yarı karanlıkta süren yarış ayrıca keyifliydi.

Tüm bunların yanında en keyif aldığım an şuydu. Sabah güzel bir şekilde uyanıyorsunuz, dünden beri devam eden bir yarış var, bakalım ne olmuş diye açıyorsunuz ve kahvenizi içerek Kubica'nın deli gibi Inter Europol aracını kovaladığını ve sonunda geçtiğini izliyorsunuz. (İkinci bitirdiler ama olsun..)

Kısacası tamamını izleyememiş olsam da Le Mans 24 Saat'i takip etmek benim için çok güzel bir deneyimdi.

Gelecek seneyi şimdiden iple çekiyorum.

Yorumlar